Düşük Zeka Göstergesi Kabul Edilen 4 Alışkanlık : Psikologlar Açıkladı
Zeka, insan yaşamında önemli bir rol oynayan, karmaşık ve çok yönlü bir kavramdır. Ancak zeka yalnızca IQ testleriyle ölçülebilecek bir yetenek değildir; Psikologlar Bilinmeyen 4 Şeyi Açıkladılar.
Zeka, insan yaşamında önemli bir rol oynayan, karmaşık ve çok yönlü bir kavramdır. Ancak zeka yalnızca IQ testleriyle ölçülebilecek bir yetenek değildir; günlük alışkanlıklarımız, düşünme biçimimiz ve davranışlarımız da zeka seviyemiz hakkında ipuçları verebilir. Psikologlar, bazı alışkanlıkların bireylerin bilişsel kapasitelerini sınırlayabileceğini ve çevrelerine uyum sağlama becerilerini olumsuz etkileyebileceğini belirtiyor. İşte düşük zeka göstergesi olarak kabul edilen ve uzmanların dikkat çektiği 4 alışkanlık:
BU 4 DAVRANIŞTAN UZAK DURUN
Gerçek Gündem'deki habere göre; Akıl yürütme, problem çözme, fikir üretme ve birçok farklı aşamayı barındıran zeka kavramı, oldukça karmaşık bir ifadeyi temsil eder. Bu nedenle insanların zeka seviyesini tam olarak ölçmek olanaksızdır. Bilim dünyası tarafından halihazırda zeka üzerine en geçerli kabul edilen ölçüm, IQ testleri olmakta.
Buna karşın sosyal hayatta karşılaştığımız insanların zeka seviyeleri hakkında çıkarımda bulunmak her zaman kolay olmayabilir. Psikologlara ve zeka araştırmacılarını göre insanların akıllı olup olmadığının tespitinde çevresel izlenimlerinin önemli bir payı bulunuyor.
Her gün rutin olarak tekrarlanan alışkanlıklar, insanlar hakkında oldukça detaylı bir analiz yapılmasına imkan tanıyor. Bu durumu değerlendiren çalışmacılar, belirledikleri 4 davranış kalıbının düşük zeka işareti olduğuna karar verdi.
MERAK EKSİKLİĞİ, DÜNYAYA İLGİSİZLİK
Çocuk gelişim uzmanlarına göre zeki çocuklardaki ilk belirti meraktır. Tarih boyunca yaşayan en zeki insanlardan biri olan Albert Einstein, kendisi ile ilgili verdiği bir röportajda "Özel bir yeteneğim yok. Sadece meraklıyım." ifadelerini kullanmıştı. Psikologlar, Einstein'ın bu fikrini destekliyor ve meraklı bir zihnin yüksek zekanın temel göstergesi olduğunu düşünüyor.
Bu düşünceye paralel olarak, merak eksikliği de düşük zeka ile ilişkilendirilir. Bir insan çevresine ilgi duymuyorsa, yeni şeyleri öğrenmek istemiyor ve bunun için bir çaba göstermiyorsa, söz konusu durumun temel nedeni düşük zeka seviyesi olabilir.
ERTELEMEK
Modern dünyanın en büyük hastalıklarından biri olan ertelemek, uzmanlara göre bir başka düşük zeka işaretidir. Günümüzde 'esnek çalışma saatleri' kavramı ile yaygın bir hale getirilen ve zaman çizelgesinin tamamen ortadan kaldırıldığı bu düzen, insanların planlama yapmasını imkansız hale getiriyor.
İnsanların hoş olmayan şeyleri daha sonra yapılmak üzere ertelemesi oldukça sıradan bir davranıştır. Hemen hemen her insanda görülen bu durumun kronik hale gelmesi ve kişinin tüm işlerini sürekli ertelemeye başlaması, zekasına yönelik önemli bir işarettir. Erteleme alışkanlığı, zamanı verimsiz yönetme ve rasyonel kullanamama, zekanın bir bileşeni olan yönetici becerilerimizi olumsuz yönde etkilemektedir.
Kronik erteleme yalnızca gereksiz strese neden olmakla kalmaz, aynı zamanda genel üretkenliği ve işin kalitesini de düşürür. Zeki insanlar gerçekçi hedefler belirleyerek işlerini aşamalara böler ve planlarına olağanüstü şartlar olmadığı sürece uyarlar.
DİNLEYEMEME
Bazı insanların diyalog esnasında dinlemediğini, sadece konuşma sırasının kendisine gelmesini beklediğini fark etmişsinizdir. Yüksek iletişim becerilerine sahip olmayan bir kişi, çoğu zaman yüksek zekaya da sahip değildir. Psikologlara göre zayıf dinleme becerisi, insanların kapasitesinin düşük olduğuna yönelik önemli bir işarettir.
Dinleme yeteneği, söylenenlerin anlaşılmasını ve doğru yorumlanarak değerlendirilmesini gerektirir. Bu da önemli bir bilişsel aşamanın varlığına ışık tutar. Konuştuğunuz insan söylenenleri takip etmekte zorlanıyorsa, kilit noktaları kaçırıyor ve düzenli olarak sözünü kesiyorsa, bu durum zekasının yeterince gelişmemiş olduğu anlamına gelebilir.
Dinlemek, kelimeleri duymaktan öte, anlayıp yorumlayabilmektir. Bu nedenle karşınızdaki insanı mutlaka ilgiyle dinleyin. Bu davranışı sık sık yapmak, bilişsel becerilerinizin gelişmesine yardımcı olacaktır.
DÜŞÜK KİŞİSEL FARKINDALIK
İnsanların kendisi hakkında tespitler yapması oldukça zordur. Çünkü başkalarına karşı dürüst davranmak, kendimize karşı dürüst olmaktan her zaman daha kolaydır. Bu nedenle yalnızca zeki insanlar, kendi kapasitelerine yönelik doğru tespitlerde bulunabilir.
Kişisel farkındalığa sahip olmayan, kendi güçlü ve zayıf yönlerini fark edemeyen kişiler, entelektüel gelişim açısından çoğunlukla dezavantajlı gruplar arasında yer alır. Yüksek zekanın en temel göstergeleri arasında kendi kendini analiz etme, ve kendini sorgulama becerisi bulunur.
ZEKİ İNSANLARIN ORTAK ÖZELLİKLERİ
Habertürk'te yer alan bir içerikte ise; Zeki insanların ortak özelliklerine yer verdiler. İşte o özellikler.
Sohbet ettikleri kişilerden güçlü duygusal tepkiler almaya çalışmazlar: Hayranlık ya da saygı tepkileri ateşlemek amacıyla başarılarını abartacak ya da sempati tepkisi alabilmek için yaşadıkları zorlukları büyütecek şekilde iletişim kurmazlar.
Politika ya da düşünceler hakkında kesin yargılarla konuşmazlar: Bir kişi ya da fikir hakkında kesin yargılarla konuşmak, mevcut bakış açısı çeşitliliğine kör bir şekilde yaklaşmaktır. Bu tavır, eski kafalılığın ve kıt görüşlülüğün tanımıdır.
Eleştirileri anında reddetmezler, eleştiriye karşı yaklaşılamaz ya da değiştirilemez olarak algılanmalarına sebep olacak güçlü duygusal tepkiler vermezler: Sosyal yönden zeki insanlar, tepki vermeden önce eleştiriyi dinlerler; çünkü değerlendirme olmaksızın ani duygusal tepkiler vermek, yalnızca savunmacılıktır.
Birisi hakkındaki düşüncelerini onlar hakkında gerçeklermiş gibi yansıtmazlar: Sosyal yönden zeki insanlar, birisi hakkında kesin bir gerçekmişçesine “O tam bir pislik.” gibi yargılarda bulunmazlar. Bunun yerine “Beni rahatsız eden bazı davranışları var.” gibi söylemleri tercih ederler.
İnsanları davranışları aracılığıyla asla genellemezler (belirli bir noktayı işaret etmek için asla ‘sen hep..’, ‘sen hiçbir zaman…’ gibi sözler kullanmazlar): Çünkü birisine karşı tehditkar hissettirmeyen bir dil kullanmak, karşınızdaki kişinin bakış açınıza açık bir şekilde yaklaşmasını ve arzuladığınız değişime götüren bir diyalogun ortaya çıkmasını sağlamanın en iyi yoludur.
Dolaysız bir şekilde konuşurlar: Söylemek istedikleri şeyleri lafı dolandırmadan dile getirirler. Sakince, basit, kısa ve öz, düşünceli bir şekilde konuşurlar. İletişime odaklanırlar; yalnızca insanlardan tepki almaya değil.
Sağlıklı bir şekilde bağlarını koparabilmeyi bilirler: Yani bir başka deyişle dünyanın kendi etraflarında dönmediğini bilirler. Karşılarındaki kişinin yaptığı herhangi bir açıklamanın kendileri açısından olumsuzluk ifade etmesinden endişelenmeden dinlemeyi başarırlar. Kendi bakış açılarından kopup her şeyin kendileri ile ilgili olduğunu farz etmeden karşılarındaki insanın fikirlerini en azından anlamaya çalışırlar.
İnsanları cahillikleri konusunda bilgilendirmeye çalışmazlar: Birini yanlış düşünme ile suçladığınızda, savunma sistemlerini aktive etmelerine sebep olarak başka bir bakış açısını değerlendirme ihtimallerini düşürürsünüz. Öncelikle kendi duruşlarını geçerli kılıp sonrasında kendi fikirlerinizi sunarak karşı tarafın kendi gücünü elinde tutmasını sağlayabilir ve savunma yerine karşılıklı öğrenmenin olduğu bir diyalog yaratabilirsiniz.
İnsanların duygularını geçerli kılarlar: İnsanların duygularını geçerli kılmak, fikirlerini değiştirmeleri ya da reddetmeleri için mantık kullanmaya çalışmaksızın hissettiklerini kabul etmektir; yani gerçekte kim olduklarını geçerli kılmaktır – siz farklı şekilde tepki vermeyi tercih etseniz de.
‘Gölgelerdeki benliklerinin’ başkalarında abarttıkları özellikler, davranışlar ve modeller olduğunu bilirler: Kişinin yanlış bilgiler veren bir politikacıya karşı olan nefreti, kavrayışsız ya da az nitelikli olma korkusunun yansıması olabilir. Ya da kişinin pasif bir arkadaşına duyduğu hoşnutsuzluk, hayatında başkalarına güç vermeye yönelik eğiliminin tanımı olabilir. Bu, daima belirgin olan bir bağlantı değildir; ancak mevcut güçlü bir duygusal tepki olduğunda, her zaman oradadır. Bir şeyden ciddi şekilde hoşnutsuzluk duyduğunuzda, ondan basitçe kurtulmak istersiniz.
Öğrenmek değil yalnızca kazanmak isteyen insanlarla tartışmazlar: Sosyal açıdan zeki insanlar, herkesin iletişim kurmak, öğrenmek ya da gelişmek istemediğini bilirler; dolayısıyla onları zorlamaya çalışmazlar.
Tepki vermek için değil, duymak için dinlerler: Konuşan insanları dinlerken nasıl tepki vereceklerine değil, söylenen şeylere odaklanırlar.
Ebeveynlerine göstermekten, bir çocuğa açıklamaktan ya da bir işverenin bulmasından utanacakları herhangi bir şeyi internette paylaşmazlar: Arkasında durma konusunda kendinize güvenmediğiniz bir şeyi internette paylaşmak, kendinize karşı dürüst olmadığınız anlamına gelir. Bu davranış, kişiliğinizin başkalarının onayına ihtiyaç duyan kısmına göre hareket ettiğinizin göstergesidir.
Kendilerini doğru olanın sözcüsü olarak görmezler: “Yanlış düşünüyorsun.” yerine “Bence yanlış düşünüyorsun.” demeyi tercih ederler.
Bir fikri çürütmeye çalışırken ad hominem yanılgısına düşmezler: Ad hominem yanılgısı, kişinin dikkatleri tartışılan konu üzerinden uzaklaştırmak amacıyla muhatabının karakterine saldırmayı seçmesidir. Örneğin günde üç kez çikolata yiyen birinin “Bence çocuklar çok fazla çikolata yememeli.” demesi üzerine, sosyal yönden zeki bir insan “Bunu sen mi söylüyorsun!” diye yanıt vermez. Söyleneni karşı tarafın bakış açısından duymaya çalışır.
Öncelikli ilişkileri kendileriyledir ve bu ilişki üzerinde durmadan çalışırlar: Sosyal yönden zeki insanların kavradıkları en temel şey, insanlarla olan ilişkilerinin kendileri ile olan ilişkilerinin bir uzantısı olduğu gerçeğidir.