Türkiye medyasında gazetecilik görevini değil de tetikçilik görevini üstlenenler ölüler üzerinden rant elde etme yarışı içerisine girdiler; Birileri Dün kayb ettiğimiz Meral Okay’ın ölümü üzerinden reklam yarışı içerisine girdiler; Ve O kadın öldü başlığı atarak,Kocası ile aynı kaderi paylaştı
yorumlarında bulunarak dahası Muhteşem Yüzyıl dizisi ecdada saygısızlık yaptığı için oyuncuları lanete uğradı ve Meral Okay’da bu lanete uğrayanlar arasında şeklinde akla mantığa sığmayacak yorumlarda bulunarak sözde habercilik özde tetikçilik yaparak gülünç duruma düştüler.
Alay etmek bir hastalıktır. Dindar kelimesi ile alay kelimesi asla yan yana gelemez. Bir insan hem dindar olacak hem karşısındakiyle alay edecek ve yaratıldığı halden ötürü veya hastalık – kaza nedeniyle bedeninde meydana gelen aksaklık yüzünden diğer bir insanı hakir görecek!.. Böyle bir şey kabul edilemez. Bugün Meral Okay’ı hedef alan densizler geçmişte de Türk Saylan hocamızı hedef almış Türban karşıtı Saylan’ın saçları döküldü başına örtü takmak zorunda kaldı işte ibretlik bir olay şeklinde değerlendirmelerde bulundular!
Bu densizlikten başka bir şey değil. Dünyaya gelirken hiçbirimize “Doğmak istiyor musun?” şeklinde bir soru sorulmuyor. Nasıl bir şekil şemalle gelmek istediğimize dair seçenekli bir liste de konulmuyor önümüze. Gözüm şu renk, boyum bu kadar olsun deme imkanımız yok. Bütün bunlar demek oluyor ki, insan dünyaya gelirken sahip olduğu donanım her neyse, bunu kendisi kazanmış, elde etmiş değil. Yani aynanın karşısına geçtiğimizde seyrettiğimiz şeklimiz, göz ve saç rengimiz, boyumuz posumuz bizim çabamız ya da tercihimizle şekillenmedi. Hepsi Allah’ın takdiri. Bizim yaptığımız, O’nun hayat verdiği bedenimizi korumaktan ibaret.
Diğer taraftan, bazılarımız çeşitli nedenlerle ya da tamamen ilahi takdirin sonucunda bedensel engellerle dünyaya geliyor. Kimimizin diğer insanlara göre sağlık problemi daha fazla olabiliyor; irsî hastalıklar taşıyabiliyor. Ya da gayet sıhhatli iken ani bir hastalık veya kaza sonucu sağlığımızı kaybedebiliyoruz. Belki kolumuzdan, ayağımızdan yoksun kalabiliyoruz.
Kimin ne olacağı belli değil. Bugün bu haberleri yapanların yarın bu tarz bir hastalıkla mücadele etmek zorunda kalacaklarını kimse bilemez. Babası Kemoterapi gören bir kardeşinizim. Bu siteyi takip edenlerde biliyordur; Neler yaşadığımı bu siteyle hangi şartlar altında ilgilendiğimi. Canım babam gözlerimin önünde 20 yaş birden yaşlandı.Bu acıyı yaşayanlar bilir; Ve her geçen gün daha da üzülüyorum. Ama biliyorum ki ; Yaşam ruhun tutsaklığıdır. Ölümü Hz. Mevlana "Sevgiliye kavuşmak" diye adlandırmış, ölüm gününü "Düğün günü" olarak kabul etmiştir. insanların gerçek hayata geçiş yapmalarını kabullenmek gerekir.
Önemli olan doğru yaşamaktır. Bir ölünün arkasından üzülmezsin, yaptıklarını eleştirirsin ancak bir ölünün arkasından sevinmek acizliktir , ben hiçbir şeyi takmam demek için kendini düşürmenin bir anlamı yok. Sen bugün ölen birisine sevinirsen yarın da senin ölümüne sevinirler.
Birbirimizi kırmayalım ve birbirimize lütfen saygısızlık yapmayalım. Hasta insanlarla alay etmeyelim dahası sevmediğimiz bir insanın ölümünden dolayı mutlu olmayalım. Ölüm her canlının tadacağı bir şeydir. Dünya dediğin "Bir avuçtur", Ömür dediğin "Üç gün"... İstediğin kadar kazan, bırakır gidersin birgün... Sevgili Meral Okay’a Allah’dan rahmet diliyor ve hastalarımızla,ölenlerimizle alay edip basitleşenlerinde Allah tarafından doğru yolu bulmalarını temenni ediyorum;
Sevgi ve Selamlarımla